BAŞLAMAK
Tıbbi
Cihaz Sektörü son yıllarda herkesin ilgisini çeken merak uyandıran, sektör dışı
firmaların yatırım yapmaya çalıştığı ve içinde neden bende yokum sorularına
maruz kaldığımız bir döneme girdi. Sektör cezbedici, özel ve tek el yada
sistematik kapsamlı ürünlerin kar marjı yüksek. Takibi bu durum iştah
kabartıcı. Fakat unutulan en büyük şey ise insan. Yaptığımız iş insan doğasına,
insanın yasam standardına etki ediyor ise riskiniz büyük. Sektörün tekel olması
ve kar marjlarının yüksek olması bu nedenle. Peki ya ne kadar doğru ne kadar
anlaşılabilir ?
Maalesef
kalite olarak sınıfta kaldık. Kapital yapı bağımlılığı arttırmak için üretici
firmalar misyonunu kendine yakın firmalara aktarırken urun ve servis
bağımlılığını arttırıyor. Bu durum maalesef son kullanıcıyı direk etkiliyor .Tek
el olmak için yapılan bir çalışma haline geliyor. Misyon bağımlılığı sonrası
satılan ürün firma esiri oluyor ve dipsiz bucaksız bir kuyu haline geliyor.
Kovayı bırakıp çekiyoruz fakat su yok ve sonucu su sözle bağlıyoruz.
Derin
olan kuyu değil kısa olan ip. Bizler kuyudan su almaya çalıştıkça ip daha da
kısalıyor ve karanlıkta kaybolmaktan korkuyoruz. Aslına bakıldığında karanlık
kuyu çok da derin değil, sadece cesaret etmek istediğin suyu içmenize yardımcı
olacak tek şey. Marka bağımlılığı tek el olma bizle çalışmazsanız olmaz, orijinal
firma, orijinal sertifika gibi duyduğunuz her şey bizi dışa bağımlı hale
geriyor. Çözüm çokta uzak değil sadece kuyuya inmek yetiyor bazen. İnenler ve
tecrübe edenler muhakkak vardır. Olumlu olanlar mutlu, olumsuzlar ise isyankar
durumda. Peki kolay olacağını kim söyledi ki. Her zaman zordu zaten. Başaranlar
belki şans eseri belki de bilinçli kuyudan suyu içti. Belki de içirildi.
Bunların tek cevabı var ön yargı !!!
Ezbercilik
bize kolay geliyor. Sadece planın doğru olduğuna, yapılanın uygun
olduğuna odaklanıyoruz. Peki ya değil ise. Şu ana kadar bildiğiniz tüm her şey
yanlış ise. Bunu düşünmek kanıtları sorgulamak insanın doğasında varken biz
neden hep aynı şeyi yapalım. Fakat yapmaya devam ediyoruz. Ürünün doğruluğunu
sorgulamakta bu nedenle. Çünkü biz bu
nedenle varız. Hatta biz bunu sorgulamaktan sorumluyuz. Bu her ne şekilde
kazanç olursa olsun sonuçları insan yaşamına ters. Bunları sorgulamak bilmekle
olur. Bize öğretmediler diyenleri duyar gibiyim. Evren de kurulurken kimseye
sorulmadı yaşayarak öğrendik. Yemek yemeği nasıl ihtiyaçtan öğreniyorsak
işimizi, yaşamı da mecburiyetten öğrenmek zorundayız. Merak etmeden, doğruyu
aramadan nasıl ileriye hareket edelim. Bu aynen tekerlekleri olmayan araba gibi
motor çalışıyor ve tüm fonksiyonlar yerine getiriyor ama hareket yok. Çünkü
lastiklerimiz yok. Önce eksilerin ne olduğuna bakmak lazım. Bilmiyorsak aramak,
araştırmak, merak etmek lazım. Artık dünya değişiyor. Bu bahsettiğim konuların
hepsi de teknoloji, pazar vs. hepsi. Tek
değişmeyen ise cehalet. Biz bu cehaletten kurtulmak, farklılıklarımızı
arttırmak zorundayız. Karanlıkta ilerleyen tiren gibiyiz. Önümüz aydınlık fakat
etrafımızda neler olup bitiyor bilmiyoruz.
2000’li yıllarda özel sektör hızlanmaya başlamış ikinci el cihaz
piyasası çok ilerlemiş ve ülkeye almaya gibi ülkelerden kullanılmış ürünler
ülkeye getirilerek kullanılmaya başlamıştır. Bakıldı ki satmak kadar servis
kurulum montaj ihtiyaçları ortaya çıktı. Peki nasıl çözüldü. Yetişmiş personel
bulmak çok zor ,bulunanlar pahalı. Sorulara cevap yok. Aplikasyon montaj
kurulum yok tabi ki denetim de. Şükürler olsun ki sektörde yetişmiş eli
tornavida tutan insanlar var, ha televizyon tamiri ha anestezi cihazı tamiri
aynı görüldü. Başaranları görenler örnek sayıldı ve isler daha da büyüdü.
Nerede elektronikçi var el attı ve çöplüğe döndük. Zenginlik için her şey
yapıldı. Belki de bilinmeden doğru yapılan yanlıştı. Sağlam verilen cihazlar
aslında sağlam değildi. Neden çünkü ışıkları yanıyordu televizyon gibi ekran
geldiyse urun tamam. Bu durum yıllarca bu şekilde devam etti ve mecburiyetler
sonrasında bakımdı ki bu is için bilinçli insanalar gerekli ve biyomedikal
temelleri Türkiye'de atıldı Aslında çok da uzak olmayan bir süreçte devlet bu
açığı görmüş çoğu devlet hastanesinde uygulamış ve iyi sonuçlar almıştı. Fakat
bilinmeyen bir şekilde tarihe gömüldü. Biyomedikal tıp elektroniği önce ara
eleman yetiştirmek mantığıyla sağlık eğitim fakültelerine, sonraki dönemde sağlıkla
alanı yok adıyla teknik eğitim fakültelerine verildi. ilk zamanlar KPSS ile
atanan Teknikerlerin neden atandığı bilinmedi, çoğu alınmadı, alınanlar ise
daha yeni görevine verildi o süreçte her işi yaptılar.
Ülkemizde meslekler amaca yönelik değil popülerliğe yönelik olduğu
için şuan çok sayıda biyomedikal mühendisi ve tekniker arkadaşımız mezun oldu. Çoğunlukla
iş arayışındalar. Devlet ise hala yeterli kadroyu açmadı ve herkes özel
sektörün içerisinde iş bulma yarışına döndü. Maalesef büyük denilen tek el
firmaları istihdam için yeni mezun tercih etmedi. Edenler ise yeni mezun ideallerine
yetişemedi. Üniversitelerde verilen sektör vaatleri reel sektöre gelindiğinde çok farklı bir alanda olduğu bir
tokat gibi vuruldu insanların yüzüne. Mezun veren bölüm hocaları sadece
mevzuatı okuttular Tabi kendileri bu
bölümde daha önce çalışmadıkları tam anlamıyla ne olduğunu bilmediklerinden
dolayı elindekileri anlattı. Bilenler ise boş işlerle uğraşıyor diyerek
itibarsızlaştırıldı. Şuan sektörde o kadar insan iş arayışında ki artık kime ve
neye göre işe alınacakları kriter olarak ortadan kalktı. Hatta mühendislik fakültesi
mezunu arkadaşlarımız iş öğrenmek için gönüllü çalışmayı dahi teklif ettiler. Fakat
bu halde bile iş yeri bulamadılar.
Gerçekten üzücü bir tablomuz var. Sadece mezun vermek için okul, sadece
para kazanmak için bölüm açılır oldu ülkemizde. Üniversite sanayi işbirliği bir
türlü kurulmadı .Mezun arkadaşlara istihdam arayışında kimse yardımcı olmadı. Üretmek,
dinamik yeni nesil, gelecek planları başlamadan sona erdi. Çünkü imkansızlıklar
içerisinde iş arayanlar istemeden yeteneklerini kullanamadılar. Karınlarını
doyurmak için iş aramaya, iş öğrenmek için iş aramaya çalışmaktan helak
oldular. Şuan bu konular varken nasıl üretken ülke olacağız bilmem.
Aslına bakılırsa birde örgütleşme sorunu var. Şu an biyomedikal alanıyla
ilgili o kadar çok dernek duyuyoruz ki hangisine katılacağımızı şaşırıyoruz. Bu
kadar mezun varken nedense derneklerde üye sayısı sınırlı. Devlete karşı
derdimizi anlatmanın tek yolu bu iken yapılanlara bakıldığında sadece tanışma
partilerinden öteye giden bir tanıtım yok. Amaç dışına kaymalar çok. Aslında
bizi temsil etmeleri gereken yerde başka işlerle uğraşıyorlar. Firma tanıtımı
bile yapanlar var. Ya da temsil ediyorlar biz bilmiyoruz. Görmeyi çok
ümit ediyorum.
Gazi M. Kemal Atatürk'ün dediği gibi Vazifeyi ihmale uğratan merhamet vatana ihanettir.
Saygı ve sevgi ile ...
Mesut ACAROĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.