10 Aralık 2018 Pazartesi

Başlamak


BAŞLAMAK
 Tıbbi Cihaz Sektörü son yıllarda herkesin ilgisini çeken merak uyandıran, sektör dışı firmaların yatırım yapmaya çalıştığı ve içinde neden bende yokum sorularına maruz kaldığımız bir döneme girdi. Sektör cezbedici, özel ve tek el yada sistematik kapsamlı ürünlerin kar marjı yüksek. Takibi bu durum iştah kabartıcı. Fakat unutulan en büyük şey ise insan. Yaptığımız iş insan doğasına, insanın yasam standardına etki ediyor ise riskiniz büyük. Sektörün tekel olması ve kar marjlarının yüksek olması bu nedenle. Peki ya ne kadar doğru ne kadar anlaşılabilir ?

Maalesef kalite olarak sınıfta kaldık. Kapital yapı bağımlılığı arttırmak için üretici firmalar misyonunu kendine yakın firmalara aktarırken urun ve servis bağımlılığını arttırıyor. Bu durum maalesef son kullanıcıyı direk etkiliyor .Tek el olmak için yapılan bir çalışma haline geliyor. Misyon bağımlılığı sonrası satılan ürün firma esiri oluyor ve dipsiz bucaksız bir kuyu haline geliyor. Kovayı bırakıp çekiyoruz fakat su yok ve sonucu su sözle bağlıyoruz.

Derin olan kuyu değil kısa olan ip. Bizler kuyudan su almaya çalıştıkça ip daha da kısalıyor ve karanlıkta kaybolmaktan korkuyoruz. Aslına bakıldığında karanlık kuyu çok da derin değil, sadece cesaret etmek istediğin suyu içmenize yardımcı olacak tek şey.  Marka bağımlılığı tek el olma bizle çalışmazsanız olmaz, orijinal firma, orijinal sertifika gibi duyduğunuz her şey bizi dışa bağımlı hale geriyor. Çözüm çokta uzak değil sadece kuyuya inmek yetiyor bazen. İnenler ve tecrübe edenler muhakkak vardır. Olumlu olanlar mutlu, olumsuzlar ise isyankar durumda. Peki kolay olacağını kim söyledi ki. Her zaman zordu zaten. Başaranlar belki şans eseri belki de bilinçli kuyudan suyu içti. Belki de içirildi. Bunların tek cevabı var ön yargı !!!

Ezbercilik bize kolay geliyor. Sadece planın doğru olduğuna, yapılanın  uygun olduğuna odaklanıyoruz. Peki ya değil ise. Şu ana kadar bildiğiniz tüm her şey yanlış ise. Bunu düşünmek kanıtları sorgulamak insanın doğasında varken biz neden hep aynı şeyi yapalım. Fakat yapmaya devam ediyoruz. Ürünün doğruluğunu sorgulamakta bu nedenle. Çünkü  biz bu nedenle varız. Hatta biz bunu sorgulamaktan sorumluyuz. Bu her ne şekilde kazanç olursa olsun sonuçları insan yaşamına ters. Bunları sorgulamak bilmekle olur. Bize öğretmediler diyenleri duyar gibiyim. Evren de kurulurken kimseye sorulmadı yaşayarak öğrendik. Yemek yemeği nasıl ihtiyaçtan öğreniyorsak işimizi, yaşamı da mecburiyetten öğrenmek zorundayız. Merak etmeden, doğruyu aramadan nasıl ileriye hareket edelim. Bu aynen tekerlekleri olmayan araba gibi motor çalışıyor ve tüm fonksiyonlar yerine getiriyor ama hareket yok. Çünkü lastiklerimiz yok. Önce eksilerin ne olduğuna bakmak lazım. Bilmiyorsak aramak, araştırmak, merak etmek lazım. Artık dünya değişiyor. Bu bahsettiğim konuların hepsi de teknoloji, pazar vs.  hepsi. Tek değişmeyen ise cehalet. Biz bu cehaletten kurtulmak, farklılıklarımızı arttırmak zorundayız. Karanlıkta ilerleyen tiren gibiyiz. Önümüz aydınlık fakat etrafımızda neler olup bitiyor bilmiyoruz.

2000’li yıllarda özel sektör hızlanmaya başlamış ikinci el cihaz piyasası çok ilerlemiş ve ülkeye almaya gibi ülkelerden kullanılmış ürünler ülkeye getirilerek kullanılmaya başlamıştır. Bakıldı ki satmak kadar servis kurulum montaj ihtiyaçları ortaya çıktı. Peki nasıl çözüldü. Yetişmiş personel bulmak çok zor ,bulunanlar pahalı. Sorulara cevap yok. Aplikasyon montaj kurulum yok tabi ki denetim de. Şükürler olsun ki sektörde yetişmiş eli tornavida tutan insanlar var, ha televizyon tamiri ha anestezi cihazı tamiri aynı görüldü. Başaranları görenler  örnek sayıldı ve isler daha da büyüdü. Nerede elektronikçi var el attı ve çöplüğe döndük. Zenginlik için her şey yapıldı. Belki de bilinmeden doğru yapılan yanlıştı. Sağlam verilen cihazlar aslında sağlam değildi. Neden çünkü ışıkları yanıyordu televizyon gibi ekran geldiyse urun tamam. Bu durum yıllarca bu şekilde devam etti ve mecburiyetler sonrasında bakımdı ki bu is için bilinçli insanalar gerekli ve biyomedikal temelleri Türkiye'de atıldı Aslında çok da uzak olmayan bir süreçte devlet bu açığı görmüş çoğu devlet hastanesinde uygulamış ve iyi sonuçlar almıştı. Fakat bilinmeyen bir şekilde tarihe gömüldü. Biyomedikal tıp elektroniği önce ara eleman yetiştirmek mantığıyla sağlık eğitim fakültelerine, sonraki dönemde sağlıkla alanı yok adıyla teknik eğitim fakültelerine verildi. ilk zamanlar KPSS ile atanan Teknikerlerin neden atandığı bilinmedi, çoğu alınmadı, alınanlar ise daha yeni görevine verildi o süreçte her işi yaptılar.

Ülkemizde meslekler amaca yönelik değil popülerliğe yönelik olduğu için şuan çok sayıda biyomedikal mühendisi ve tekniker arkadaşımız mezun oldu. Çoğunlukla iş arayışındalar. Devlet ise hala yeterli kadroyu açmadı ve herkes özel sektörün içerisinde iş bulma yarışına döndü. Maalesef büyük denilen tek el firmaları istihdam için yeni mezun tercih etmedi. Edenler ise yeni mezun ideallerine yetişemedi. Üniversitelerde verilen sektör vaatleri reel sektöre  gelindiğinde çok farklı bir alanda olduğu bir tokat gibi vuruldu insanların yüzüne. Mezun veren bölüm hocaları sadece mevzuatı okuttular  Tabi kendileri bu bölümde daha önce çalışmadıkları tam anlamıyla ne olduğunu bilmediklerinden dolayı elindekileri anlattı. Bilenler ise boş işlerle uğraşıyor diyerek itibarsızlaştırıldı. Şuan sektörde o kadar insan iş arayışında ki artık kime ve neye göre işe alınacakları kriter olarak ortadan kalktı. Hatta mühendislik fakültesi mezunu arkadaşlarımız iş öğrenmek için gönüllü çalışmayı dahi teklif ettiler. Fakat bu halde bile iş yeri bulamadılar.

Gerçekten üzücü bir tablomuz var. Sadece mezun vermek için okul, sadece para kazanmak için bölüm açılır oldu ülkemizde. Üniversite sanayi işbirliği bir türlü kurulmadı .Mezun arkadaşlara istihdam arayışında kimse yardımcı olmadı. Üretmek, dinamik yeni nesil, gelecek planları başlamadan sona erdi. Çünkü imkansızlıklar içerisinde iş arayanlar istemeden yeteneklerini kullanamadılar. Karınlarını doyurmak için iş aramaya, iş öğrenmek için iş aramaya çalışmaktan helak oldular. Şuan bu konular varken nasıl üretken ülke olacağız bilmem.
Aslına bakılırsa birde örgütleşme sorunu var. Şu an biyomedikal alanıyla ilgili o kadar çok dernek duyuyoruz ki hangisine katılacağımızı şaşırıyoruz. Bu kadar mezun varken nedense derneklerde üye sayısı sınırlı. Devlete karşı derdimizi anlatmanın tek yolu bu iken yapılanlara bakıldığında sadece tanışma partilerinden öteye giden bir tanıtım yok. Amaç dışına kaymalar çok. Aslında bizi temsil etmeleri gereken yerde başka işlerle uğraşıyorlar. Firma tanıtımı bile yapanlar var. Ya da temsil ediyorlar  biz bilmiyoruz. Görmeyi çok ümit ediyorum.

Gazi M. Kemal Atatürk'ün dediği gibi Vazifeyi ihmale uğratan merhamet vatana ihanettir.

Saygı ve sevgi ile ...

Mesut ACAROĞLU


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Uzun Bir Sessizlik Ve Tekrar Ben (Yeniden Başlıyoruz)

 Merhaba Değerli dostlar. Uzun bir aradan sorma tekrar yazmaya ve bloğum da yayınlamaya karar verdim. Yaklaşık olarak 4 yıldır yayın yapmıyo...